Psikolog ve Nobel ödüllü ekonomist Daniel Kahneman'ın yine ödül almış kitabı Hızlı ve Yavaş Düşünme çok önemli araştırma ve deneylerin sonucunu ortaya koydu: “İçgüdülerimizle karar veririz, aklımızla bu kararımızı mantıklı hale getiririz.” İnsanlar mantıklarıyla karar verdiklerini sansalar da gerçekte duygularıyla verdikleri kararın mantıklı olmasını sağlayacak verileri seçer diğerlerini görmezden gelirler.
Bu kitabı okuduğumda hemen dönüp verdiğim yanlış kararları gözden geçirmiştim. Sonradan bakınca, o kararın yanlış olduğunu gösteren bilgiler gözümün önündeymiş ama ben yüzlerce verinin içinde sadece içgüdülerimle verdiğim kararı doğrulayan verileri görmeyi seçmişim. Bindiğiniz araba, yaşadığınız ev, işe aldığınız ya da yanında çalıştığınız kişiler, bunların hepsinde içgüdülerimiz önemli rol oynar.
Şirket kararlarında, birden fazla kişinin karara dahil olması, bu durumu biraz daha kurtarır seviyeye getirse de hepimiz biliriz ki birçok şirket yanlış kararlar alır ve bu kararların yanlış olduğu dışarıdan bakıldığında, ortadadır.
Amerika, İngiltere gibi en hızlı büyüyen şirketlerin yer aldığı ülkelerde veriye dayalı karar vermek birinci öncelik oldu. İş ilanlarında sık rastlanan madde: “Şirkette alınan kararların verilerle uyumlu olduğunu denetleyecek, sonuçları yönetimle paylaşacak … arıyoruz.”
Bazı şirketler hızla büyürken, çoğu şirketin sürekli kan kaybediyor olması, gelişmelere uyum sağlayamamaları ya da geç uyum sağlamalarından kaynaklıdır.
Veriye dayalı karar alabilmek için veri analizi yapabilen uzmanlarla çalışmak gerekiyor. Yeni teknolojilerle artık veri analitiği, küçük şirketlerin bile yapabileceği yatırımlara gereksinim duyuyor. Derin öğrenme ilk kullanılmaya başlandığında, hizmet veren şirketle tek bir görüşme yapabilmek için bir aydan fazla beklemek gerekiyordu. Üstelik bu görüşmeyi sadece dünya devi şirketler yapabiliyordu çünkü bu hizmeti çok az sayıda şirket verebiliyordu. O zaman bu hizmeti alabilmek için sıraya giren büyük şirketler şimdi kendi bünyelerinde onlarca hatta yüzlerce veri analitiği üzerinde çalışan kişiyi sadece veriye dayalı karar alabilmek için çalıştırıyorlar. Hepsi bunun ne kadar büyük avantajlar sağladığını yaşarayarak gördüler. Bu işi yapabilenler kendi ülkelerinden, uzaktan çalışarak tüm dünyaya, yüksek ücretlerle iş yapabiliyorlar.
Küçük işletmelerin kendi bünyelerinde böyle bir ekip kurmaya ne olanakları var ne de gereksinimleri. Ama artık bu hizmeti alabilmek ulaşılmaz olmaktan çıktı. Hatta yapılan yatırımın kat kat fazlasını kazandırabilecek duruma geldi. Daha verimli, daha kazançlı çalışabilmek için veriye dayalı karar alınan bir yapı kurmak artık bir lüks değil zorunluluk oldu.